YRD. DOÇ. DR. MURAT KOÇ FIRAT KALKANI'NI AHABER'DE DEĞERLENDİRDİ
YRD. DOÇ. DR. MURAT KOÇ FIRAT KALKANI'NI AHABER'DE DEĞERLENDİRDİ
Tüm Türkiye tarafından büyük bir dikkat ve beğeniyle takip edilen AHABER-ATV'de Yrd. Doç. Dr. Murat Koç Murat Gener'e konuk oldu ve Fırat Kalkanı operasyonunu değerlendirdi. Yrd. Doç. Dr. Murat Koç, şunları kaydetti:
Her askeri harekat kendi bütünlüğü içerisinde değerlendirilmek gerekir. Milli unsurlar açısından öncelikle 15 Temmuzdan sonra gelişen yapıyı incelememiz lazım Milli güç unsurları açısından. Hiçbir devlet bir askeri harekata girişmeden önce kendi iç dinamikleri çerçevesinde muhalefetiyle, iktidarıyla bir araya gelip ortak bir noktada buluşmadan dışta da Türkiye’nin olduğu gibi Rusya, İsrail ve şu anda bizim bilmediğimiz ancak, bölge temel dinamiklerine tesir eden Mısır bağlantılı diğer unsurları da bu milli güç dengesi içerisinde bir yerde tutmadıkça böyle bir harekata girişmezdi. Öncelikle bu temin ve tesisin ikinci aşama itibarıyla bu harekatı inceleyip analiz ettiğimizde karşımıza şöyle bir yapı çıkıyor. Öncelikle bir harekat taktik özellikleri ile değerlendirilir. Bu harekat ise, sınırlı, süreli ve özel birliklerle yapılan bir harekattır. Yani kavram ve çerçevesi Fırat Kalkanı, bir koruma kalkanı bu bölgede farklı bir hat olarak belirlemek suretiyle bir direnek noktasından tutun da ÖSO unsurlarıyla beraber farklı bir cephe oluşturulması maksadına yönelik bir harekattır. Bu, Türkiye’nin bizzati yaptığı değil, önden gelen unsurların ya da kendisinin ön açmak suretiyle bir destek harekatı gibi bir görüntü arz ediyor. Operatif açıdan bakıldığında ise, hem birleşik hem müşterek harekat görüyoruz. Birleşik açıdan bakıldığında, uluslar arası koalisyonun uçakları var. Çeşitli istihbarat desteği olduğu söyleniyor. Böyle bir birleşik yapısı var. Bir de kendi içimizde harekatın müşterek bir yapısı var. Hem kara unsurları hem hava unsurları dahil olmak üzere alanda kombine bir harekat icra ediyoruz. Stratejik açıdan bakıldığında ise, bu harekatın birinci maksadı Türkiye açısından terörle mücadelenin bir uzantısı olmasıdır. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51. Maddesi kapsamında, Türkiye doğrudan ve dolaylı olarak meşru müdafaa hakkını kullanmaktadır. DAEŞ, PKK, PYD bunlar hemen hemen amorf yani şekilsiz yapılardır. İstedikleri vakit birbirleriyle iç içe geçerler, dağılırlar, ittifak kurarlar. Bunları tamamen birbirlerine düşmanmış gibi tanımlamanın bir manası yok. Bunlar aynı çizgide, birden fazla devlet aklı ile yönetilen, uluslar arası dengenin içerisinde kendilerine yer bulmaya gayret eden silahlı unsurlardır. Bir diğer konu ise, sınır güvenliğinin temin ve tesis edilmesidir. Çünkü bu sınırdan sadece teröristler değil diğer illegal unsurlar gibi pek çok bir geçirgen hal almış sınırda bir güvenlik hattı temin ve tesis edilmeye çalışılıyor.
Stratejik açıdan bakıldığında ise, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan o yeni devletin oluşumunun asgari şartlarını da ortadan kaldırmaya yönelik ilk adım atılıyor. Şuanda Cerablus ile ilgili maksadın tahakkuku için neler yapıldığını ve bunun sonucunda da ilerleyen safhalarda neler olabileceğini değerlendirmemiz lazım. Bu harekat, Türkiye’nin aynı zamanda küresel enerji denklemindeki varlığını da aslında tekrar perçinlediği bir harekat olarak ön plana çıkıyor. Son olarak da Halep-Gaziantep hattının lojistik açıdan, en azından insani yardımlar ve Türklere yapılacak insni yardımlar açısından bu hattın açık tutulması lazım. Açık tutulması için de bölgede mutlaka askeri varlık, tampon bölgeden ziyade buradaki vatandaşların güvenliğini de sağlayacak bir güvenli bölge oluşturulması için bu harekatı atılan ilk adım olarak görüyorum.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.